Tarihte Tatvan

Günümüz Tatvan'ı Ortab, Tedvan (Karşıyaka, Bahçelievler Mahallelerinin kesiştiği alan) ve Tuğ köyleri üzerine kurulu olan, yaygın kanının aksine çok eski bir tarihe sahip olan bir kenttir. Tarihte Daududva,  Daudyana, Darduana, Dagnevana, Tadvan, Tadivan, Tadouan, Tadwan, Tedvan, Tatvân ve Tahvan gibi farklı isimlerle anılan Tatvan ilk çağlardan itibaren çeşitli milletlerin ve bu arada Dara, Büyük İskender, Selçuklu Hükümdarı Alparslan, Timur, Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, Şah İsmail ve IV. Murat’ın ordularına geçit görevi görmüştür. M.Ö. IX. Yüzyıldan itibaren Urartular, Van ve çevresi ile birlikte Tatvan’da üç asır boyunca egemenlik kurdular. Van şehrini kendilerine başkent edinen Urartular’ın Tatvan’daki hakimiyetleri sona erdikten sonra kenti çeşitli boylar yurt edindiler. Söz konusu boyların Asur, Med, İran, Roma ve Bizans gibi çeşitli devletlerle kısa veya uzun temasları oldu.

İslam ve Osmanlı Dönemi

Hz. Ömer dönemi ise Tatvan için yeni gelişmelerin başlangıcı oldu. Çünkü bu tarihten itibaren Bitlis ve çevresi İslam Devletinin toprakları arasına katıldı. 1071’deki Malazgirt Meydan Savaşından sonra bu kez Tatvan Selçukluların eline geçti ve bu durum M.S. 1200’lere kadar devam etti. Bu tarihlerden sonra Tatvan, Harzemşahlar, İlhanlılar ve Akkoyunluların istilasına uğradı.

Tatvan’ın tarihinde dönüm noktası sayılabilecek olaylardan biri ise, bölgede Osmanlı hakimiyetinin başlamasıdır. 1514 tarihli Çaldıran Savaşında Safevi ordusunu yenen Osmanlı ordusunun bu başarısından sonra Doğu Anadolu topraklarının büyük bir bölümü Osmanlı Devletine bağlanmıştı.

Osmanlı Hükümdarları İran seferlerine çıktıklarında Tatvan’dan önemli oranda istifade ettiler. Hatta, 1533-1535 yılları arasında yapılan İran seferi sırasında Kanuni Sultan Süleyman’ın, Van Gölünün güney batısına düşen bu limanda, bir tersane yaptırdığı ve Mimar Sinan'ı 3 tane kadırga yapmak ile görevlendirdiği bilinmektedir. Matrakçı Nasuh Efendi'nin Kanuni Sultan Süleyman’ın İran seferini anlattığı Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn-i Sultan Süleyman eserinde Tatvan'ı tasvir ettiği birde Tatvan minyatürü bulunmaktadır.

Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde Tatvan

Evliya Çelebi’nin Seyahatnâme’sinde Tatvan’la ilgili bazı önemli bilgiler yer almaktadır. AyrıcaTatvan’ın adının kaynağıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır:

Menzil-i kal’a-ı Tahtıvan: Ekrâd kavmi Tatvân derler. Bu mahal Van eyâleti hududunda Van deryâsı kenarında Van paşasının hâssı subaşısı hâkimdir ve niyâbetdir. Mâtekaddem Süleymân Hân zamânında Zâl Paşa bir müfîd ü muhtasar kal’a binâ edüp derbend-i calendar olmuşdu. Ba’dehû Şâh Tahmasb asrında Acem Ercîş ve Adil Cevaz ve Ahlat kal’alarına istilâ etdikde bu Tahtıvan kal’asından gemiler ile Van kal’asına imdâd gitmesin içün Tahtıvan kal’asın harâb edüp hâlâ leb-i deryâda liman ağzında kal’a-misâl bir hân-ı kavî kalmışdır. Van paşasının bir ağası iki yüz âdem ile ol hânda hükûmet eder ve Van kulu tarafından bir ağa gümrüğü zabt edüp Van deryâsından gidüp gelen gemilerden bac ve gümrük, öşr-i sultânî alur. Bu hânın etrâfında ba’zı Ekrâd hâneleri vardır ammâ bir câmi’den gayrı çârşû-yı bâzârdan ve sâ’ir imâretden bir eser-i binâ yokdur. Ammâ imâr olacak bender-i lâzımdır. Zîrâ bir latîf limanı vardır.

Çelebi'nin ifadelerinden anlaşılacağı üzere Kanuni Sultan Süleyman zamanında Zal Paşa tarafından yapılan kale, Safevi Devleti Şahı Tahmasb'ın orduları tarafından Tatvan limanından Van'a gidebilecek yardımları engellemek amacıyla tahrip edilmiş. Evliya Çelebi Tatvan'da bir hanın olduğunu ve bu hanın çevresinde Kürtlerin yaşadığını, fakat bir camiden başka alışveriş için bir çarşının ve benzeri yerlerin olmadığından söz etmektedir. Yukarıdaki ifadelerden de anlaşılacağı üzere Evliya Çelebi’nin Tahtıvan dediği Tatvan’a atfen oraya Kürtler tarafından Tatvan denildiğinden bahsedilmektedir. Ayrıca Tatvan'ın Van eyaleti sınırları içinde olduğu ve Van paşasının hâssı subaşısının hakim olduğu bir subaşılık olduğu belirtilmektedir.

Tatvan-Van arasında askeri ve ticari amaçlı gemilerin çalışıyor olması, bu gemilerden gümrük vergisi alınması, bir kale ve hana sahip olması Tatvan'ın o dönemlerde de çok önemli bir liman ve geçiş yeri olduğunu göstermektedir.

19. Yüzyılda Tatvan

İngiliz gezgin Horatio Southgate'in 1840 yılında Tatvan ve çevresinde yaptığı geziyi anlattığı kitabında Tatvan'ın Van Gölü'nün güney batı ucunda kurulu küçük bir Ermeni köyü olduğunu belirtmektedir. Göl kıyısında olan bu köyün meyve bahçeleriyle kaplı olduğu, 40'a yakın hanenin olduğu ve köyün hemen yanıbaşında bulunun tepede ise küçük bir kale harebesinin olduğu belirtilir. Yarım saatlik bir mesafede göl kıyısından uzakta, dağların hemen yamacında, yeşilliklerin arasında kurulu olan Ourtab isimli bir köyün varlığını belirten Southgate, bu köyün güzelliğinden övgü ile bahseder. Gezisine göle paralel bir rotada devam eden Southgate bu gezi sırasında Tatvan çevresinde bulunan Elmalı, Kurdihan, Saraç, Garzit, Golli, Narnigas ve Avatak, köylerinden de bahseder.

 

Frederick Millingen'e ait 1870 tarihli "Kürtlerin arasında vahşi yaşam" isimli başka bir eserde göl kıyısında kurulu olan, 20 ile 30 haneden oluşan, Tetvan adında çok fakir bir Ermeni köyünün varlığı belirtilir. Aynı eserde köyün yakınında eski bir kalenin varlığına işaret edilir.Bu köyden sonra Ortab'a geçen gezgin, burada bir gece kaldığını ve halkın göl üzerinde çalışan gemilerden bahsetmesi üzerine ertesi günü rehberleriyle bu limanı ziyaret ettiğini ve daha sonrasında ise Sorp istikametinde gezisine devam ettiğini belirtir.

20. Yüzyılda Tatvan

Eski tapu tahrir defterlerine göre 16. yüzyılda bir nahiye konumunda olan Tatvan 19. yüzyılda Kotum nahiyesine bağlı bir köy durumuna gerilemiş ve 1936 yılında ise ilçeye dönüştürülmüştür. Fakat yeni kurulan bu ilçenin merkezi ilk dönemlerde Kotum köyü olarak seçilmiş, daha sonra tekrar günümüzdeki yerine nakledilmiştir. Sonraki dönemlerde hızlı bir gelişmeye paralel olarak kentin Karşıyaka mahallesinde bulunun idare binaları 1946 Haziran’ında Tuğ mahallesine taşınmıştır.

Tatvan, ilçe olduğu dönemde yaklaşık üç yüz nüfuslu küçük bir kırsal yerleşmeydi. 1940'ta 1234, 1945'te 1933, 1950’de 3179 olan nüfus miktarı 1965’te 10 bini, 1970’te 20 bini, 1980’de 40 bini, 1985’te 50 bini aşmıştı. Nüfusun hızla artmasında Tatvan’ın bir ulaşım ve konaklama merkezine dönüşmesi, ayrıca bazı göçer aşiretlerinin buraya yerleşmesi önemli rol oynamıştı. Yine Tatvan’ın Van’a ve İran’a ulaşımı sağlayan bir liman kenti olması da, gelişmesine etki eden önemli faktörlerden biridir.

Günümüz Tatvan'ında Tarihi Eserler

Dağınık tarihi eserlerin doğa ve insanların yıkıcı etkisinden kendilerini kurtaramadığına, Tatvan’da tanık olmak mümkündür. Doğanın tahribatını anlamak daha kolay olmakla birlikte insanların yıkıcı etkisini izah etmek aynı oranda kolay olmasa gerek. Çünkü, tarihi yok etmesi insanın, kendi kendini yok etmesi anlamına gelmektedir. Her şeye rağmen Tatvan’da kalıntı halinde de olsa varlığını koruyabilmiş tarihi eserlere rastlamak mümkündür. Buna göre Tatvan’da tarihi eserlerin dağılımı konusunda karşımıza şöyle bir tablo çıkmaktadır: 11 kale, 5 camii, 4 kervansaray, 2 kümbet, 2 çeşme, 2 köprü, 3 tarihi ev, 4 tarihi mağara ve 54 kilise.

Belediye halk plajı içindeki Urartu kent kalıntısı, Küçüksu ve Dalda köylerindeki Selçuklu dönemi mezarlıkları, başta Kıyıdüzü, Göllü, Koyunpınar köylerindeki manastırlar olmak üzere çok sayıda manastır veya kilise, İslam Uygarlığına ait türbeler ile Osmanlı dönemi eseri El-Aman Kervansarayı dikkati çeken yapılardır.

 

Fırat Sevim